Futbolun basit bir oyun olarak algılanması, her ne kadar Cruyff’un 3-1-3-3 dizilişiyle ortaya çıkan yüksek kaliteli işleyişin keyfine varmışsak da, kabul edilebilir bir olgudur. Kitlelerin solgun, perdeli yüzlerinin günümüzde medyanın optik kayması sonucu yıldız olarak bellettiği oyuncularla özdeşleşmesi de tatsız olmakla birlikte kaçınılmaz derecede olağan bir durumdur. Ancak açıkça akıl kıtlığından türemiş “gol krallığı” kavramı, acilen dilimizden ve futbola bakışımızdan sökülüp atılmalıdır. Böyle bir saçmalığın yıllarca hüküm sürmüş olması bazı budalaca kalkışmaları da beraberinde getirmiştir: Hatırladıkça ürperiyorum.
Tanju Çolak’ın Metin Oktay üstadımızın 38 gol atma başarısını aşma öyküsü, Türk futbolunun yapısal bozukluklarının somut bir göstergesidir. Tanju Bey, Galatasaray formasıyla 1987-88 sezonunda golleri sıralarken, Türk futbol kamuoyu kısır döngüsü içinde, olayı bir “rekor kırma” meselesine dönüştürdü. İşin tuhaf yanı, Galatasaraylı bir oyuncu olan Metin Oktay’ın “rekorunu” kırmak için yıllar sonra gene aynı takımın oyuncularının seferber olmasıydı. Galatasaray’ın Adana Demirspor’la deplasmanda karşılaştığı maçta, Yusuf Altıntaş’ın kale ağzında, neredeyse gol çizgisi üzerinde, bomboş durumda topu dürtükleyerek filelere “itmesi” gerekirken, “rekora” koşan Tanju Bey’i çağırıp beklemesi ve |
Sapkın uygulama
Birbirlerine sarılarak başarılarını kutladılar, utanmadan. Çatlak seslere karşın Galatasaraylılar bu rekoru kutsadılar, futbol kamuoyu da “yeni kral”ın önünde eğilmekte bir sakınca görmedi.İşte tam da o küçük hesap sonucu Metin Oktay’a ihanet edildiğinde teslim etti ruhunu “gol krallığı” adlı ucube. Bu sapkın uygulama uğruna, Tanju Bey’in açtığı yoldan az golcü geçmedi doğrusu. “Gol krallığı” için çekişen oyunculara penaltıları attırmalar, sahada durup durup o oyuncuyu aramalar, puan ya da güzel futbol yerine bir adama anlamsız bir unvanı kazandırmaya çalışmalar geçtiğimiz sezona dek sürdü. Geçen sezonun kralı Bursasporlu Okan Yılmaz’ın Galatasaraylı Mario Jardel’i geçebilmesi için tüm takım arkadaşları inanılmaz bir mücadele verdiler. Bursaspor özellikle son maçlarında gülünç durumlara düştü bu yüzden. Maçların sonucuyla ilgilenmez olmuştu Bursalılar. “3-1 yenildik ama golümüzü Okan attı.” Ne büyük bir şeref!Sezon biter bitmez “kral”, tebasını terk ederek Marsilya’ya kaçtı. Bursalılar çok şaşırıp üzüldüler bu işe. Neyse ki Fransızlar yılan hikâyesine dönen transferi sonuçlandırmayarak “kral”ı toprağına gönderdiler (aslında olayın burası da ayrı bir yazı konusu, buraya sıkıştırmamakta yarar var). Bursa taraftarı, çaresiz, bağrına bastı futbolcusunu. Tanju Bey’den “son kral” Okan Yılmaz’a dek bazı farklılıklarla süregeldi bu hazin öykü...Metin Oktay gerçek bir yıldızdı. Efsane değildi. O, bizim coğrafyanın futbol üstadıydı. Ortak emekle sonuca gidilen bir oyunda krallığın olamayacağını bilecek kadar futbolu seviyordu. Acaba “rekortmen” Tanju Çolak için de bunu söyleyebilir miyiz?